13 Eylül 2012 Perşembe

Yedinci sayımızın editör yazısı!


Eylül… Ne şiirler yazıldı adına, ne türküler söylendi. Dergilere isim oldun, sevdalara renk. Ne yiğitler bastın bağrına, Ömer Muhtar’ı gömdüm sinene, Bayram Ali Hoca’ları… Tanrısallaşanları devirdin sen, hep bu son diyerek attın iyiye ve güzele adımını. Öfkeni dizginlemek istesen de zulüm kara yelini hep estirdi.

Eylül… Sen anlat bize edebiyatı, sanatı, besteyi, bestelemeyi notaları… Yapmamız gerekeni, hayalimizdeki hayatı çiz bize.

Mert Yılmaz “Kutup Yıldızını Aramak”la kendindeki yıldızı keşfe çıkarken açtık sayfalarımızı. Ben beni bulmalı önce, “kendisine faydası olmayanın başkasına faydası yoktur” çünkü. Kundak kendisine fayda sağlamaya çalışırken Nevzat Şipleme’nin yazısı “Istırap, Kelimeler ve Yeni Dünya” ile “neden faydalı olmalıyız”ı sormuş. Edebiyat neden, sanat neden, biz neden varız ve bu dünya neyin nesi? “Zul” ile Furkan Can da “Neden Yaşıyoruz?”u muhasebe etmiş, yüreğe hep yakın olan annesiyle. Salih Mesken’in “Numune”sini aşk yakıyor bu sayımızda. Yeşim Köse ise “Gönül Çığ’ım”la gönlünde büyüyen büyüdükçe dayanılmaz hale geleni anlatmış. Aşk! Sen ne zor şeysin öyle. Bu ayın diğer yazarları; Ebubekir Tavacı “Müslümaşk”, Enes Gündoğdu “Yaza Veda” ve Ömer Salih Şipleme “Muhabbet” ile eşlik ediyor bizlere.

Muhammet Cihat Ayar devamının geleceğini umduğumuz “Sakarya Türküsü -Hissin Dile Dönüşü-” yazısıyla ilginç bir tahlile imza atmış. Sakarya Türküsü’nü okurken burada yazanların kaçı gelmişti ki aklımıza?  Vitrinde bu ay masalları ele alan Zeynep Ürün “masal çocuğu hayata hazırlar” derken “televizyon masalın yerini hiç dolduramayacak” diyor “Bir Varmış Bir Yokmuş” adlı yazısında. İçimizden de ise “Küçükken dinlediğiniz masallar nelerdir?” sorusuna gelen bir çok cevaptan bazılarını koyduk. Batı’nın dinlemediğimiz masalı kalmamışken “Zal Oğlu Rüstem’i (Her ne kadar masal olmasa da) anlattı bana anam” diyen tek kişinin çıkması düşündürdü...

Bu sayımızın şiir ve şairleri ise şöyle: Ertuğrul Gazi Demir, ezberlemeyin anlayın derken “Ezber Edilen Şeylerin Tekrar Edilmesi”yle, Feyza Özlem Böketin “Zihnimin Kaosları”nda kendini kendinden koruyacak tek şeye yönelmiş. İnsanoğlu huzurun olduğu yerden başka ne ister ki? “İstemem” şiiriyle Hızır İrfan Önder’de sayfalarımızda yerimizi alırken Ahmet Aka’nın şiiri “Eylül”ü sona sakladık. Çünkü Eylül son bir başlangıç oldu her zaman. “Barbie” ile Mert Öztürk, “İsveç’te Bir Dil Kursu Olarak İş Garantisi” başlığıyla kaleme aldığı şiiriyle ise Özgür Ergün Bayram da aramızda.

Kitap köşemizde Gülay Fındık, Necip Mahfuz’un eseri “Zamanın Hükmü”nü ele almış. Bizim için nobel ödüllü olmasının hiçbir anlamı olmadığı Necip Mahfuz’un bu romanını okuduktan sonra “Mahfuz gerçekten realist mi?” sorusunu kendinize soracağınızdan eminiz. Sinema köşemizin sahibi Merve Çınar’ın bu ayki yokluğu sinema köşemizi garip bıraksa da “Kundak Dergisi’nden birileri” bu boşluğu “Çelik Yumrukları” anlatarak doldurmaya çalıştı.

Kalemi eline yeni alan bu ayki “Okur-Yazar”ımız Meryem Akbulut, “Ey Aşk” ile köşesinde yerini alırken Kundak’a bir yeni köşe daha ekliyoruz: “Bir gör bin düşün.” Her ay son sayfalarımızda yalnızca bir fotoğraf göreceksiniz, bu fotoğraf(lar)ın bizleri düşündüreceğini ümit ediyoruz. Hemen hemen her sayıda yeni bir şeyler katmaya çalışıyoruz ve hala diyoruz ki “Kundak çok olmaktansa öz olmalı.” Ekimde görüşünceye dek iyi okumalar.