Sevmeye, sevilmeye, âşık olmaya
geldik diyerek gönlümüzden kopanları dökmeye başlayalı on bir ay oldu. Zamanın
ve bilginin hızına yetişilmiyor doğrusu. Böyle olunca bilginin değeri de gün
geçtikçe yitiyor. Hızın hakim olduğu bir dönemde aylık bir dergi çıkararak
evvela hıza muhalif oluyoruz. İyi mi yapıyoruz bilinmez elbet lakin on birinci
sayımızla yine karşınızdayız.
Basın bugün çok büyük bir güç.
Etkisi kurşundan fazla olduğu muhakkak… Böyle olunca da elbette bu gücü elinde
tutan dost-düşman kendi dünya görüşüne göre kullanıyor. Biz “Müslüman”
gençlerin dünya görüşü peki? Edebiyatı, sanatı, fikri? Evet bunu öğrenci
harçlıklarıyla çıkan bir dergide yazıyoruz çekinmeden. Çünkü bizim de
hayallerimiz, sevdalarımız, fikirlerimiz var. İlk sayıda bir sıkımlık barutumuz
olsa hiç çekinmeden sıkacağız demiştik. Hala öyle diyoruz ve bugüne kadar
geldiğimize ve birçok “Kundak” satan bayide yok sattığımıza göre seviliyoruz,
seviniyoruz.
“Olması gereken” hakkında herkes
bir şeyler söyleyip, yazıp, çiziyor. Olması gerekenin “nasıl”ını söyleyen kaç
kişi var? Nadir, belki tek… Bizde Kundak’ta Müslüman gençlerin hayatının olması
gerekeninin nasılını doğurmaya çalışmak niyetindeyiz. Doğurmak güçtür elbet
kolay değil. Ve farkındayız da aslında buz dağına çarptığımızın. Karınca misali
deyin, diyelim… Kaf Dağı’na çıkacaklara Zümrüdü Anka olmak değil elbet
niyetimiz. Kaf Dağı’na çıkaracak Zümrüdü Anka’yı beklerken hoş sohbet için
yazmak da değil. Bugün Mali’de olanlar ortadayken, Suriye’de mesela. Egoları
Kaf Dağı’ndan indirmeli evvela.
Uzunca bir hesaplaşmadan sonra bu
ayın öykücüleri: “Bir Elhamdu Üç Kulhu” ile Ümmügülsüm Kartal ve
“Radyodaki Ses” ile Enes Gündoğdu.
Şairlerimiz: “Çalımlı Ezberci”
ile Nehir Çiçek, “Nedir Yalnızlık II” adlı şiiriyle Halit Eray
Bozkurt, “Sayılır mı?”yla Hızır İrfan Önder, “Öylece Bir Adam” ile Yetkin
Gazel Seyitoğlu, “Keder Yağmurları” şiiriyle Ebubekir Tavacı,
“Leyla’nın Saçları”yla Recep Yılmaz ve sona sakladığımız şiiri “Doğru
Makamların Yanlış İnsanlarına” ile Feyza Özlem Böketin.
Şair bahsindeyken belirtelim ki
geçen sayımızda kapakta Osman Demir olarak soyadını yanlış yazdığımız Osman
Önder’in bunu yazmamıza lüzum görmemesine rağmen ihtiyaç hissiyatıyla yazmış
bulunduk.
Vitrinimizde Zeynep Ürün “Fildişi Kulesinde Bir Şair: Ahmed Hâşim” ile Fecr-i Ati’cilerden Ahmet Haşim’i ele alırken Ömer Salih Şipleme “Sanat Şahsi ve Muhteremdir (?)” başlığıyla Fecri-i Ati’nin edebiyat görüşü üzerinde durdu.
İlk yılımızın son sayısında
görüşünceye dek, Müslüman gencin olması gerekeninin nasılı mevzusunun beyninizi
kemirmesi ümidiyle, iyi okumalar.